sen, ben, bunu okuyan herkes aslında normal.
yapmak istediklerimiz ve görünmek istediğimiz şeyler anormal.
dikkat çekmeyen şey normaldir.
benim normal tanımım bu.
dikkat çekmek istemekle anormal olmalar da başlıyor.

hiç bi insanın normal olmadığına inanmam.
hiçkimsenin tuhaflığına da.

toplum ya da birey işini bilmiyorum.

çoğunluğu oluşturmanın normal olduğuna katılmıyorum hem hangi toplum hangi çoğunluk? o zaman, yerine ve yaşanılan zamana göre normallik de değişir. tam olarak normallikten söz edilemez değişkenlik gösterir bence. buarada ermanen senin duyuruda ki sorularına bayılıyorum yahu:)

kime göre normal sorusunu sorunca engin'in tanımı biraz havada kalıyor. bir ırka göre normal olan insan başka bir ırka göre olmayabiliyor. bir siyasi görüşe göre normal olan insan başka bir görüşe göre normal olmuyor. mesela Akp'ye oy vermiş bir insan bazılarına göre kömüre ruhunu satmış bir insan bazılarına göre mükemmel insan bazılarına göre oy vermiş normal vatandaş.

çoğunlukla alakalı yani toplumla. çoğunluk normaldir ama bu normali her zaman "doğru olan" yapmaz.

Referans noktasına göre değişir.

"norm" a uyan normal dir.. "norm" nedir.. genel, çoğunluk olan... yanlış olabilir, doğru olabilir, ama çoğunluk olan normal...
etimolojiden fazla anlamam, ama kelime itibariyle böyle olduğu aşikar..

"eşcinsellik mesala, normal bir şey mi"

norma uymuyor, o yüzden normal değil, a-normal.. veya anomali,

ama eşcinsellik yanlış bir şey veya hastalık mı? bence değil..

katılmıyorum.
kendine ve topluma karşı rol yapabilen insan normal kabul edilir. ki bunlar rol yaptıklarının farkında değildir. kendisine rol yapmayan insan ise kendine göre normal, toplumca anormaldir.

konformist insanlar normaldir panpa. konformist olamıyorsan, tabuları yıkmaya uğraşıyorsan anormal olan sensin. in the mouth of madness'ı izlediysen normalin neye göre belirlendiğini çok iyi anlatıyor. herkesin deli olduğu bir dünyada akıllı olmak esas deliliktir.

yalnız panpa senin son cümleni anlamadım kendisine uyum yapabilen insan derken neyi kastettin_? çevresini kendine uyduran insanı mı_? öyleyse de normalsin. kuralları sen belirliyorsun diğer insanlar ona göre yaşıyor. bir süre sonra benim dediğin kurallar toplumun kuralları oluyor. sen de topluma uymuş oluyorsun yine.

herkes normaldir. başkasının hayatlarına karışmak da bir uyumdur. başkalarına benzemek ise uyumluluğu göstermez her zaman.

herkes toplum uyum derecesi ile normal kabul edilmemeli... o zaman şairler bilimadamları mucitler siyasetçiler topluma yön verenler normal değil?
nedir toplumun normallik kriteri?
bi zamanlar kölelik normaldi.. şu an anormal...

www.komikdunya.com

Bu adam normaldir.

Bu adam normal değildir.

Ama komik değildir.

Link ordan geliyor, kusura bakılmasın.

şaşırmadığım/garipsemediğim şey normaldir.

bülent ortaçgil'dir.

dağılımın +- 2 standart sapması içinde bulunanlara normal, dışında kalanlara anormal diyoruz (yok boole bisi diye de eklemek isterim)

makul olandır normal. Eğer bir şey sizin için makulse - aklınıza uyuyorsa sizin için normaldir. herkesin normali de farklıdır bu bakış açısı ile.
normlar toplumdan topluma, kültürden kültüre değiştiği için normlara uygunluk tanımı kanımca havada kalıyor.

alintin uzerinden gidersek cümle sanirim hem kendine hem de topluma orta dercede uyum saglayani kastediyor.sadece kendine uyum saglayan mutlu mesut yasayip gidiyor.

il pedrino var caddebostan sahilde. Starbucks ın olduğu sokakta. Migros un karşısında olması lazım o sokak. Hatta aynı cadde de havelkanın bir şubesi daha var.

il padrino +1. modada bi tane var adını unuttum ama baya iyi o da küçük sevimli biyer. bi de modada beppe var pizzacı ki o da tadından yenmez.

@suicides underground
modada o adını hatırlayamadığın yeri tarif etsen biraz ?

italya'da çok var o restorantlardan...

kalamış sahilde il faro var ötesi yok boşuna arama.

tinyurl.com

şöyle bişeyler buldum, ingilizce gerektiriyor biraz.

edit: direkt microsoft linki de burasıymış.
technet.microsoft.com

ilk olarak bu hibernate ve sleep farklı şeyler sanırım. hibernate'de kasa fanlarım çalışmaya devam ediyor ve klavyenin bir tuşuna basınca bilgisayar açılıyor. benim bahsettiğim sleep de fanlar da duruyordu fakat bilgisayarı açma tuşuna basınca hibernatedeki gibi açılıyordu.
ikincisi run komutları da işime pek yaramıyor çünkü en fazla çoklu tuş atayabiliyorum bir tuşa. yani bunu bir alt+f4 formatında bir tuş kombinasyonuna çevirmem lazım.

bu arada sistem windows'un hangi sürümü? ben xp diye düşünüyorum şu anda çalıştığım makina xp olduğu için, ama farklı ise ona göre arama yapim:)

xp

valla tam aradığını bulamadım ama şöle bişi yapabilirsin bence:
komut satırından standby eden bi .bat dosyası yazarsın. sonra biyere kısayolunu atıp, özellikler kısmından bi key combo atayabilirsin. büyük ihtimalle o şekilde olacaktır.

Freespace 2 güzeldir, nostaljiktir, tonla modu vardır...

eylülde r.u.s.e. piyasaya sürülecek. şimdi de demosu steam üzerinden indirilip oynanabiliyor.
store.steampowered.com

Diablo tarzını seviyorsan Torchlight'ı öneririm. Güzel bir oyun.

sıfır traş olmak zorunda değilsen makinayla ol. cildin hassas olmasıyla ilgili birşey bu. bir süre sonra belki sertleşip düzelir ama uzun sürebilir ve gerek yok. sakalı çıkarken deride yeni bir delik açacak kadar kısaltmadan makinayla kısaltarak sorunun üstesinden gelebilirsin. yok ille de jilet dersen ben bilmem.

makına daha kotu kızartıyor. bılenler bılır. aynı sorun bendede var. ız kaldı kımı yerlerde artık gecmıyor. ben tras olmadan once cıldı ıslatıyorum ve sıcak havlu tutuyorum bır nebze olsun ıse yarıyor. ama kesın cozum degıl.

usturayla tıraş ol, manken sevgilim öyle yapmaktaydı ajans öyle buyurduğu için.

çocuk içgüdüsü bu tip duygusal olaylarda işe yarar.
arkadaşın ölen civcivlerini kefenleyip bahçeye gömmüştük biz. ama anladığım kadarıyla yanına gitmeye bile çekiniyorsunuz.
görünen bir yerdeyse karga alır onu oradan ama kuytu köşedeyse dediğimi yapsanız sizin de içiniz rahat eder bence.
bu arada muhtemelen bir serçe o.

Böceği kurdu kuşu sizin balkona toplamadan naaşı def(n)etmenizi öneririm. Birkaç plastik torbayı içiçe geçirin, elinizi değdirmeden onlarla alın ve gömün, atın artık ne yaparsanız ama balkonda kalmasın.

bu kuş gribinin azdığı dönemlerde ölmüş kuşları kesinlikle çıplak elle ellemeyin deniliyordu. ne olur ne olmaz, arayın belediyeyi gelip alsınlar.

faraşla alın, actiginiz ufak bir cukura gomun. faraşı da atarsınız sonra cope.

www.google.com


www.google.com

fiyat için ebaye bak. aşağı yukarı bir fikir edindirir.
bodyler hakkında bilgim yok ama pentax için objektif seçeneklerine bir bak derim. canon ve nikon için zaten her firma üretiyor ama pentax ne durumda bilemiyorum.
yani sonuç olarak body konusunda çok takılıp kalma. nasıl fotoğraflar çekmeyi planlıyorsan ona uygun objektifin hangi markada mevcut olduğuna bak.
her objektifi her makinaya adapte eden aparatlar mevcut aslında ama sanırım bu şekilde kullanınca çoğu ayarı manuel yapmak durumunda kalıyorsun. manzara fotoğrafı çekeceksen o da pek sorun teşkil etmez ama. an yakalayacaksan yemez.

nargile 12 olmuştu bir 4-5 ay önce gittiğimde. gerisini bilemiyorum.

ya 10 ya 12 liraydı en son

nargile : 12 lira
türk kahvesi : 4 lira

çay 1.25
nargile 12
su 1

teknik konulardan anlamam ama görünüş olarak kesinlikle birinci.

evet albenisi yuksek bi$i. benim de ho$uma gitti acikcasi.

disk frenden vazgeç.
salcano alma. (daha iyileri var o fiyata)
www.bisikletforum.com bu adareste biraz zaman geçir.
araştırmak kafanı karıştırmaz. acele etme. havalar yeni düzeliyor. 3-5 gün oku et ona göre karar ver.

dipnot: kadrodan amortisörlülere bakmadın mı yoksa düşünmüyor musun bilemiyorum ama bakmadıysan bakma, düşünmediysen de öyle kalsın.

salcano'dansa sedona, kron gibi markaları tercih ederim. bir iki model önereyim:
tinyurl.com
tinyurl.com

evet sanirim salcano hakkinda cok fazla iyi sey duymadim. alternatifler iyi oldu lemmiwinks.

@sos fistik- hidrolik frenin bakimi ve bozulmasi gibi kaygilarim vardi. disk frenin yagmurlu havalarda iyi oldugunu biliyorum ama sanirim yagmurda (e azindan simdilik) kullanmaya pek de niyetim yok. uzun yol yapmayi dusunuyorum aslinda bu yuzden v fren de olabilir.

yahu ben dururken ekşi duyuru'da ne işin var be adam? ahajha!

öncelikle, ikisini de alma, güzel değil. 500-600 tl bir bütçe ayırmışsan eğer, ki ortalama bir bisiklet için ideal bütçe budur zaten, alabileceğin 3 marka var: sedona, bianchi ve bianchi'nin ürettiği diğer bir model olan whistle. ben sana sedona borla'yı öneririm. ya da şöyle yapalım; bi gün karşıyaka'daki seda bisiklet'e gidelim; orada bir çok model var. hem görmüş, hem biraz sürmek suretiyle denemiş olursun. çünkü o seleye oturmadan insan tam olarak karar veremiyor. ben whistle için gittim misal, ama baktım pek rahat hissedemedim kendimi üzerinde; borla'yı aldım çıktım.

n'aparsanız yapın poponuz seleye alışana kadar işkence olur. o yüzden bi sürüp anlayabileceğiniz en son şey bi bisiklet için seledir.
bunu mavikediye muhalefet olsun diye yazmadım yanlış anlamayın aklınızda bulunsun diye dedim. yoksa bisikleti sürmek demek istediğini anladım mavikedi'nin :)
kadrodan amortisörlü asla almayın yol yapacaksanız.
3 bisikletim var hepsi bianchi ama en zevk alarak sürdüğüm bisikletler hep kron oldu. bütçenizi az daha yukarı çekip kron'un yeni başlayanlar için ürettiği bisikletlere bakabilirsiniz.

ben 2 senedir salcano alu kullanıyorum, yaz-kış. küçümsemeyin derim. bereber sürdüğümüz grupta herhalde 15-20 marka bisiklet var, salcano birçoğundan iyi. bu seneki modelleri daha bir özenli yapmışlar. 1. link güzel...

Bende de Salcano Alu var. Gerçi fazla kullanmıyorum. Almadan önce araştırdığımda herkes Sedona Borla'yı tavsiye etmişti.
Çok fazla bisiklet tecrübem yok. Nedense Alu'nun elcikleri çok kısa gibime geliyor. Belki de motosiklet kullandığım için öyle geliyordur.

o paraya sağlam bi kron alabilirsin.

o fiyata en iyi bisiklet geotech' tir

ayrıca disk fren yol için fazla lüks geliyor bana.

klasik doğu müziği deniyor sanırım. lakin burada arp ve viyolonsel gibi batı müziği enstrümanları da var. ama tabi karma bir orkestra, yapılan müziğin türünü değiştirmez. sonuçta ezgiler aynı.

modern klasik müzik sınıfında ele alınır mı bilmiyorum. folklorik çağdaş müzik demek istiyorum kendimce.. :) bu arada bu serinin saray albümü muhteşemdir.

Ordaki arp'a takılmayın kanımca. Ezgisel olarak düşünmek gerek sanki.

Hatta arp'dır, viyolonseldır... onları duymazdan gelseniz bile olur.

hicaz, kürdi, segah falan bunlar türk klasik müziğinin özellikleri. sanat müziği yani bildiğimiz.

Star warsla ilgli bütün kitaplar gibi bir kaynak var mı bilemiyorum. vardır elbet, araştırırsan bulursun. ama gerçekten çok fazla kitap var.
starwars.wikia.com buradan araştırmaya başlayabilirsin. belki buranın forumlarında o tip bir başlıkta tüm kitapları yazmışlardır bilemiyorum ama eğer yoksa şöyle yapabilirsin. star wars karakterlerini yazarsın aramaya ve çıkan sonuçta "Appearances" başlığının altında yer alan kaynakların çoğunu kitaplar oluşturur. rastgele seçtiğim birkaç örnek (Breha Organa yazarak yola çıktım):

starwars.wikia.com:_The_Last_Gift_From_Alderaan!
starwars.wikia.com
starwars.wikia.com:_The_Rise_of_Darth_Vader
starwars.wikia.com:_Wild_Space

gibi...

www.bisikletforum.com
burası işinizi görür.
ayrıca anadolu yakasında fenerbahçe tarafında kaçkar bisiklet ve delta bisiklet var. ama siteyi kurcalarsanız fiyat-performans açısından iyi birşeyler bulursunuz.

trek'in ortaköyde yeri. trek alacak olursan sadece oradan alınır. trek alacak olursan almadan haber ver biraz da olsa indirim yaptırtırım.

unkapaninda trek bisiklet yok, gecen yil israr eden bir arkadasimla birlikte gidip cogu yere sormustuk.

trek almak istiyorsaniz, humanistyamyam'in dedigi gibi, trek'in ortakoydeki yerinden, ya da tunel uzerinde, galata kulesi'nin tam karsisindaki diger trek bayisinden, yesil bisiklet'ten ya da velespit'ten alabilirsiniz.

(bkz: chori chori gori se) ?

fizy.com
olabilir.

bence birşey değişmez. zaten hiçbirzaman pilavda tavuk suyu tadını alamadım. ama herseferinde de katıyorum

beyaz ve kırmızı et kesinlikle karıştırılmamalı bence. bulyon vs de dahil. çünkü et, yemeğin baskın tadıdır ve beyaz ve kırmızı etin tadları bambaşka olduğundan ortaya sadece doymak için yenebilecek gereksiz bir yemek çıkar. annem evde olmadığında babam yapıyor böyle şeyler. oradan tecrübeliyim.

sözlükten mesaj atıyorum kendisine. heralde ulaşır size.

iett otobüsleri var belli merkezlerden belli saatlerde kalkan. örneğin kadıköyden sanırım saat başı var. belki taksimden de vardır.

4. Levent duragindan E-3 otobusu kalkar, 1 saatte Sabiha Gokcen'de oluyor. Ben surekli kullaniyorum.

Saatleri surada:
getir.net

ben a gibi anladım satırları ilk okuduğum anda.

boy, girl sever; man, woman sever. bu yüzden buradaki çelişki bir boy'un woman sevmesi. ama o woman bir girl gibiymiş.

burada ingilizcenin seviyesi bir kriter değil. bunu ana dili ingilizce olan iki kişi de tartışabilir. ama benim fikrim yukarda açıkladığım yönde.

bence b şıkkı.
edit: şarkının sözlerinin tamamını okudum. tekrardan b şıkkı diyorum. küçük bir kız sever gibi sevmiş kadını. öyle şefkatli vs. gibisinden geldi bana.

@girl in a coma yani kadını küçük bir kız gibi mi görüyormuş, şefkat isteyen vs.
yoksa ben çocuk gibi davrandım bir yetişkine karşı mı demek istiyor. kadınla biz çocuk gibiydik senle mi diyor üff iyice kafam karıştı yaw. feyste yabancı bi tanıdığım var, bir de ona sorayım çatlarım meraktan çözemezsek :p

www.thepaperbackwriter.com

bu yukaridaki linkte "Tip 4"da, bir kadina kucuk bir kiz muamelesi yapan bir adamdan bahsediliyor.

Keza, bu asagidaki linkte de ayni sey var.

ezinearticles.com

Bu iki ornekten de acikca anlasiliyor ki, woman like a little girl kalibinda kiz cocugu gibi olan kisi kadin.

Dolayisiyla dogru cevap "b".

evet, compadrito' ya katılıyorum. kadına küçük bir kıza davranır gibi davranmış. yani bunda kafa karışacak ne var ki (: sanki genç bir kızmış gibi, acemi, toy, korunmaya, kollanmaya muhtaç ne bileyim. çeşitlendirilebilir.

işte benim aklıma takılan, kadın korunmaya/şefkate muhtaç vs. mi davranıyor yoksa kadın kadın olduğu halde adam mı ona çocuk gibi davranıyordu. ama yabancı arkın dediğine göre de "kadın küçük bir kız gibiymiş", büyümemiş, içindeki çocuk ölmemiş, nazlıymış vs. anlamında herhalde..

stopmotionda çekim kamerası çok fazla hareket etmez genelde. eğer siz stopmotionı düşünmeden sürekli hareket eden bir çekim yaptıysanız aradan kareler çıkarsanız bile stopmotion kurgusunu yakalayamazsınız. slayt showdan ibaret olur yapacağınız şey.

şu an sonucun değil de yapılacak işlemin daha önemli olduğunu söylemeliyim. nasıl yapabilirim?

frame'leri keserek

istediğiniz görüntülerin resim halinde alıp frame frame eklemek.

eğer videoyu bs playerda açabiliyorsanız; p harfine bastıkça ekran görüntüsünü almış olursunuz (ctrl+p de olabilir emin olamadım şimdi), o fotoğraflar biryerlere kaydoluyordu ama tam oalrak yerini unuttum. sonra da o fotoları kullanarak stopmotion elde edersiniz zaten, işin o kısmı çok da zor değil.
diğer video oynatıcılarında da vardır bu özellik muhtemelen, ama onların kısayolunu bilmiyorum.

lomography diye bi filtre vardı picasa'da sanırım ama normalde cross processing veya bayat filmin bu etkiyi veriyo olması lazım

photoshop için "retro photoshop tutorial" diye ararsanız googledan çıkar işinize yarayacak şeyler.

photoshop'taki "actions" o işin en basit yollarından biri. hazır "action"lar var sağda solda bir sürü, ama bence şu gayet yeterli : manicho.deviantart.com
istediğiniz action'u seçip play'e basıyorsunuz.

(bkz: cross processing)
photoshop'ta da mevcut sanırım.

Arkadaşlar gerekli bilgiyi vermişler fakat IrfanView kullanıyorsan NIK Pro effects programına bir göz at derim, cross processing'den tut Burnt Sierra'ya kadar onlarca effect'i tek bir hamleyle yapabiliyorsun...

filmlerde ayrim yapiyor sadece bildigim kadariyla ps3. oyunlar da boyle bir ayrim olmamasi lazim.

PAL ve NTSC diye bir ayrım var.Detaylarını tam bilmesem de bunu bir araştırın.

PS3'ün tüm oyunları region free. yani çalışır.

oyunlar region free, calısır her oyun her yerde.

filmelrde bolge kodu var sadece.

borcamda saklamaya devame debilirsiniz. fakat fırından çıkarır çıkarmaz buzdolabına koymayın veya buzluğa. çünkü borcam yüksek sıcaklığa dayanıklıdır fakat termalshock'a (ani ısı değişimi) dayanıklı değildir.

Zamanında cam kırıklarından endişelenildiği için çözüm olarak plastik materyale geçilmişti tüm dünyada. Şimdi bu plastiklerin yaratabileceği olası sağlık sorunlarından kaçınmak amacıyla, sularda bile tekrar cam kaplara geri dönülüyor. Eğer sağlık sizin için ön plandaysa mutlaka cam kap kullanın. Elbette kırıklar konusunda dikkatli olmak koşuluyla.

Bu arada alüminyum kap kullanmayın. Özellikle yemek yaparken...

cam ya da porselen kullanmaya devam edin. en sağlıklısı onlar. tek dikkat etmeniz sıcak tabağı çok soğuk bir ortama (fırından buzdolabına mesela) koymamak. buna dikkat ederseniz cam-porselen tabaklar düşürüpte kırana kadar size hizmet eder.

Teşekkürler yanıtlar için. Borcam'dan kurtuluş yok anladım. Sıcak-soğuk farkına, kapakların usturuplu kapanmasına da dikkat etmek gerekecek :(

yer tabi. ayrıca gönderilmez heralde.

yemez. ama yollama hızına dikkat edin. eğer ağı kuramamışsanız normal download gibi gelir.

msnin tam olarak nası bir protokol izlediğini bilmiyoruz.
cevap "tam olarak sos fistik olsun mu" nun dediği.
hızdan anlarsınız. çatır çutur yolluyorsa landan yollar. işte burada bazen interneti kullanmayı seçebiliyor saçma bir şekilde. ama seçmediği takdirde hiç bir veri modemden dışarı çıkmaz.
@rondo
ortak modem dediğiniz zaten aslında hem bir modem hem de hubdır/gateway, dolayısıyla bir LAN oluşturur. Gönderilen veri modeme gider, gönderilecek adresin aynı LAN'da olduğu anlaşlınca modem(gateway) veriyi TTnete göndermek yerine direk alıcıya gönderir.

net baglantısı olmadan aynı ağda olsanız bile nasıl msn e girip, veri yollayabilirsiniz bu mümkün mü (emim diilim gercekten) mümkün olmadıgını varsayarak kotadan yer diye düşünüyorum..

msn'den yollarsanız yer tabi. dosyayı ağda paylaşıma açın sonra diğeri de ağ bağlantılarım denen yere girsin ordan kopyalasın. böyle yemez. tabi bunu yapmak xp'de çok kolay w7'de çok zor. nedense görmüyor paylaşılan dosyaları bilgisayarlar. ayrıca msn'den atarsanız o film 2 günde anca iner.

nafi; msn'den yollarsan(ya da yollayabilirsen) yer...

onun yerine; ilgili dosyayı paylaşılan bir klasöre aktar ya da dosyanın olduğu klasörü paylaşıma aç. Sonra diğer bilgisayardan ağ bağlantılarına gir, çalışma grubu bilgisayarlarına bak. Oradan bilgisayara gir paylaşılan dosyaları görürsün, dosyayı kopyala istediğin yere.

@maxpainn
msn serverı bizim bağlandığımız ortak bir alan. bu alandan kimler online olmuş gibi bilgileri alıyoruz ve kendi bilgilerimizi yolluyoruz. şu anki msn protocolünde gönderilen her mesaj önce msn serverına gönderilip mi yönlendiriliyor yoksa direk kişiye mi gidiyor bilmiyorum açıkçası. ama dosya gönderme protokolü rurouni'nin dediği gibi kendi kendini ispatlıyor. yani sen msnden kimle iletişim kuracağını öğrendikten sonra msnin herhangi bir işlevi kalmıyor, sen diğer bilgisayarla aranda hallediyorsun işi. zaten msnden geçtiğini düşünürsek, msnin böyle bir trafiği kaldırmak için oldukça yüklü bir altyapı kurması gerekir ki gerenk yok.
he evet ağ kurup paylaşmak normal şartlar altında daha sağlıklı ama windows bu servisi şans üzerine veriyor. kimisi lönk diye kuruyor ağ paylaşımını kimisi 2 saat uğraşmak durumunda kalıyor. en temizi usb :)

o değil de neden msn? dosya göndermek istedikten sonra onlarca program bulunabilir.

@late viper
dediğini yaptım en kolayı dediğin gibi.
ilgilenen arkadaşlar için teşekkür ederim.

aynı modeme bağlı iki bilgisayarda msnden dosya yollanıyor ve kat kat daha hızlı gidiyor.takıldığım yer dosya göndermenin kotayı etkileyip etkilemeyeceğiydi.kotayı yer çoğunlukta olduğu için öyle kabul ediyorum.

haydi lililililililili

serdar ortaç - iki gözüm ?

hafiften roman havası lazım size.
kolektifistanbul
gogol bordello
fatima spar und die freedom fries
shantel

bunlar iş görür.

fatima spar und die freedom fries .

dolmabahçede statın hemen karşısında, denizin kenarındaki çay bahçesi denenebilir. kahvaltı tabağı var mı bilemiyorum ama tost var. sanırım üstünü de brandayla falan kapamışlar öyle bir şey gördüm geçen otobüsteyken.

aslen en guzel yer mimar sinan guzel sanatlar universitesinin findiklidaki fakultesidir : )

varsa arkadasiniz ordan soksun sizi.
alin cayinizi pogcanizi tostunuzu vs. denizin dibinde oturarak icin. hava da harika.

dürümce diye bi mekan var.tam beerport un yanında, üsküdar vapurunun o tarafta...
o dürümcenin en üst katı var kafe...kafede tost vardır heralde:D

Bence rumelihisarina gidin daha guzel olur :)

üniversitelerin mühendislik fakülteleri tse'ye üyeler ve öğrenciler standartları ücretsiz edinebiliyorlar. fakat öğrenci maili ile yazışırsanız iş kolaylaşıyor yoksa öğrenci olduğunuzu kanıtlamak için başka kanıtlar sunmanızı istiyorlar. proje danışmanınıza veya bölüm başkanınıza sorun sizin fakültenin böyle bir bağlantısı var mı tse ile diye yoksa diğer okullarda mühendislik okuyan arkadaşlarınızı aracı kullanabilirsiniz.

üniversitenizin kütüphanesinde tüm standartlar vardır muhtemelen, bence bi göz atın.

bisiklet olarak değilde genel olarak sporda boyle seyler denenirken kendinizi adım adım geliştirmenizde fayda olur
mesela anadolu yakasında oturuyosanız sahil kesiminde bisiklete binerek basladınız diyelim
ilk zamanlarda fenerbahce - caddebostan arasını gidin
sonra bostancı,dragos belki tuzlaya kadar
ama zamanla antremanla
daha da uzun turlar daha once sportif faaliyetiniz olmadıgı icin kondisyonunuzu geliştirmeniz en onemli etken bence
umarım birazcık yardımcı olabilmişimdir

Ne tür bir yorgunluk? Kaslarda mı yoksa, nefeste mi? Selenizi yükselterek başlayabilirsiniz bence, bacaklarınızı bisiklete binerken uzanıp gevşeyecek yüksekliğe getirin derim.

form tutmak istiyorsanız tırmanış parkurlarını öneririm size.

eğer istanbul'da iseniz yarın critical mess'e de katılabilirsiniz :)

ilk önce selenizi ayarlamakla başlayın. pedal aşağıdayken bacağınız tam düz konumda olacak kadar uzun tutun sele boyunu. düşü sele boşa efor sarfettirir.
daha sonra tempo ayarını iyi yapın. kendinizi aşırı yorarak tempo falan kazanamazsınız. anadolu yakası örneğinden yola çıkarsak mesela bir seferde bostancı-caddebostan düz bir parkur ve yeni başlıyorsanız burayı 2 kere gidip gelin. 12km gibi bir şeye tekabul ediyor sanırım ve orta tempoda yapın bunu. hergün yapıyorsanız 1 hafta sürekli bunu yapın, 2. hafta bunu tempoyu arttırıp azaltark yapmaya başlayın daha sonra tur sayısını arttırmaya başlayın. bu gidiş dönüş olayını 3e 4e çıkarınca adaya gidin, bayır olduğundan daha zorlayıcı bir parkurdur. böyle böyle bir kondisyona ulaşırsınız.

öncelikle konya da oturuyorum. sele boyunda problem yok, bacak boyuma uygun, özellikle kısa mesafelerde(okula gidince) uzun ama(2 km) hafif meyilli rampayı çıkarken zorlanıyorum.(aslında çıkarken sorun yok, derse girince nefes nefese kalmış gibi hissediyorum kendimi)
genelde nefes problemim var, ama bugün 30 km gittim geldim ve dönüşün meyilli olmasından kaslarda da ağrı hissettim. benim istediğim, herkes klavye kullanır ama bu işin bir de on parmak öğrenilerek yapılanı vardır işte bisikleti bu şekilde kullanmak istiyorum. yani biraz tekniğini öğrenmek.

bayırın derecesi ne kadar az olursa olsun yorar. sahilde saatlerce binsem de gücümün yarısını eve dönüşteki 1kmlik bayıra saklıyorum. yani bayır konusunda yorulman normal. şu kondisyon işine biraz giriş kas ağrın devam ederse o zaman bir doktora görünürsün. Nefes nefese kalma olayın da şu durumda normal.
profesyonellik konusunda belki şu adamlar sana yardımcı olabilir www.bisikletforum.com

www.pandora.com.tr
taksimde, benettonın karşısındaki sokaktan girince hemen solda.

Shutter Island'ı izlemedim ama referansları gayet güçlü. Scorsese filmleri hem zorlamaz hem kaliteli ve eğlencelidir. The Lovely Bones'u da iyi diye tahmin ediyorum ama imdb notu düşük kalmış biraz. Kızımızın sıkılma tehlikesi daha yüksek bu filmde. Hem Shutter Island'da Leonardo Dİ Caprio oynuyor. İkinizi karşılaştırır ve ilişkiniz hemen orada sona erer. hehe.. ortaokulda değilse böyle birşey yapmaz tabi.
Shutter Island diyorum...

recep ivedik 3

birinin demesi lazimdi.

eyvah eyvah cok cok komikmiş ama alice i tercih ederim tabiki..
shutter island a ben gittim fakat sonu hüsrandı ve biraz agır bir film bence..
alice e giderseniz gayet hoş olucagını dusundum..

the princess and the frog derim ben.

kızımız kafa yormayı seviyorsa shutter island
içindeki çocuk henüz büyümemişse alice
içinde recep ivedik varsa recep ivedik (ilk 2 recepleri beğenip beğenmediğini sor, ona göre karar ver)
kemalistse veya atatürkten çok hoşlanıyorsa (normal seviyorsa değil, çok seviyorsa) veda
hani mardin, doğa vs derseniz ay lav yu
nine içinde iyi şeyler okudum ayrıca
ha birde eyyvah eyvah çok komik filan diyolar aa o kadar değil. her şey çok güzel olacak gibi bir film. sıcak türk insanını anlatıyo. iyi bir alternatif bence.

aslında bu tamamen hanımefendinin ne tür filmler sevdiğiyle alakalı bir soru. mesela shutter ısland bir erkek için iyi seçimdir ama hanımların büyük çoğunluğu gerilim filmlerinden hoşlanmaz.

ben eyvah eyvahı tavsiye edeceğim. etnanın da dediği gibi her şey çok güzel olacak tadında bir film. bel altına veya küfüre girmeden çok da komik bir film olmuş. üzerine fazla konuşabilir misiniz bilmiyorum ama içinizi ısıtacaktır, ki gerginliği alması çok işe yarar. iyi şanslar :)

aslında içimden nine geçiyor ama shutter island da fena durmuyor, eyvah eyvahı ben de izledim çok keyifli bir filmdi, gerekirse tekrar izleyebilirim. alice hakkında da çok umutluyum ama hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum, bunun yanında 3d tecrübesi de yaşayamadım henüz, o da yaşamamış, o yüzden alice'de olabilir aslında.

Alice görsel olarak tatmin edebilir ama film vasata zorla ulaşabilmiş.
Sen film çıkışında konuşacak konu istiyorsan alice bu duruma hizmet etmez. O, Johnny Depp çok şirindi der sen de kız da fena değildi dersin en fazla.

nine iyi güzel ama ilk randevu için ideal olmayabilir. çirkin kıvırtık frida yüzünden dibinizin düşmesi olası. o yüzden alice derim ben.

sahsen sectiğin film seni tanımlar. o yüzden bir kadın olarak eğer ki yukardakilerden recep ivedik, deli dumrul, yüreğine sor, eşrefpaşalılar, ay lav yu, percy jackson, daybreakers secseydin bi daha senle goruşmeyı dusunmezdim :)))) (saka saka )

ses (mehmet günsür uğruna o da), veda, the princess and the frog, eh belki diyelim,

lovely bones, shutter island, nine, eyvah eyvah; bayağı puan toplardın.

alice in wonderland: 2. buluşmayı garantiledin hatta yemeğin parasını ben ödeyeceğim.

(bkz: beyond the sea)
(bkz: august rush)

High Fidelity (müzik dükkanı, amatör grup)
Ray (Ray Charles'ın hayat hikayesi)
I'm Not There (Bob Dylan'ın hayatı)
La môme (Edith Piaf'ın hayatı)
Vier Minuten (mahkum piyanist bir kızın hikayesi-bağımsız bir yapım bulmakta zorlanabilirsin)

american pop

(bkz: i'm not there) - bob dylan
(bkz: control) - ian curtis

(bkz: once)
teması müzik değil ama yoğun derecede müzikle ilişkili bir film. filmi yapanlar müzisyen zaten. ana kadarkterlerden biri de profesyonel olmak isteyen bir sokak çalgıcısı.

(bkz: once)
(bkz: walk the line)
(bkz: rockstar)

La Mome
August Rush
Les Choristes
And Now Ladies and Gentlemen

Bunların dördünü de şiddetle tavsiye ederim. Sonuncusunun konusu belki tamamen müzik değil ama büyük oranda müziği de içeriyor ve filmin soundtracki muhteşem. Diğerleri de muhteşem :)

(bkz: across the universe), (bkz: almost famous)

kotu bir film oldugunu dusunsem de; Nick and Norah's Infinite Playlist

crazy heart
eskilerden almost famous

bir de populer olarak yine hustle & flow (rap tarzi da olsun arada dedim)

The Doors (Oliver Stone filmi,konusu ismindende anlaşılcağı üzere Jim Morrison ve grubu)

24 hour party people (Madchester döneminde geçiyor.joy division,happy mondays,hacienda vb vb)

Velvet Goldmine (Glam zamanları vb.bol bol david bowie var)

Sid and Nancy (Sid Vicious ile sevgilisi Nancy'nin hayatı)

Get Rich or Die Tryin'(50 cent'in hayatı)

Notorious (notorious b.i.g'in hayatı)

8 mile (eminemin filmi)

The soloist (şizofrenik bir sokak müzisyeninin hikayesi)

(bkz: school of rock)

www.imdb.com

the boat that rocked

yapıştırıcı için "glue" veya "cement"; kumaş için "fabric" veya "textile"; şişme bot için "rubber boat" anahtar kelimelerini kullanarak en sık kullanılan terimlere ulaşabilirsin heralde.
yalnızca yol gösterici birşeyler yazdım çünkü kesin olarak budur diyebilecek biri çıkmaz diye düşündüm. umarım işini görür.

yapıştırıcı mı, yama mı?
şişme botu neye yapıştıracaksın?

tahmin ettiğim gibi yama ise, repair patch, ya da repair kit.
(şişme botta tamir deyince akla gelen ilk ve tek şey hava kaçağı olduğu için)

eğer ki yapıştırıcı arıyorsanız; tavsiyem, Praktiker'de satılan BISON marka yapıştırıcı, bir göz atın derim;
satis.praktiker.com.tr

cevap1: aynı anda hem yüksek lisans hem lisans mümkün şu şekilde: çift anadal yaparsınız birini biterir ve o bitirdiğiniz bölümü göstererek yüksek lisansa başlar bir yandan da kalan diğer lisans programını okursunuz.

cevap2: bir lisans okudunuz bitirdiniz. 2. başlamak istiyorsanız ilk önce askerliği yapmaz zorundasınız.

o bölümler episode 00 olarak geçiyor. her sezon için mevcut mu bilemiyorum ama varsa "s04e00" gibi bir aramayla çıkacaktır.

şu olur mu? lostpedia.wikia.com:_Destiny_Calls

edit: link bir garip; ya copy paste yapıverin ya da bölümün adı: destiny calls..

şöyle de bir şey var; lostpedia.wikia.com

sadece lisans mezunu olarak başvurursanız evet bu tip sitelerden iş bulma olasılığınız çok düşük. aşağı yukarı ele kriterlerinin nasıl olduğunu duymuştum. iş verenlerin giriş yaptığı sistem baya kullanışlı bir sistemmiş ve sahibinden.com kıvamında ingilizce bilenler, almanca bilenler, yüksek lisans yapanlar... diye abi kutucukları önüne 15-20 kişi kalana kadar tıklıyormuş. sonuçta herkes iş aradığından o kadar bilgili adama da yüksek maaş verecek herhalde diye bir durum da yok tabi. adam belki en basit işi yaptıracak ama yine de en kalitelisini almaya çalışıyor.
yani genel mantık bu. lisans diplomasıyla iş bulmak tanıdık olmadıkça biraz zor.

"yoo benim amca oğlu sütçü imam diplomasıyla opele girdi" diye çıkmasın şimdi biri. imkansız demedim zor dedim.

evet var.

Benim lisans mezunu arkadaşlarımdan 1-2 tanesi hariç hepsi kariyer.net ve yenibiris.com gibi sitelerden işe girdi. Ben de ilk iki işime kariyer.net ten buldum. İlk işime başvuru bile yapmamıştım aday havuzundan buldular. Bu arada yaklaşık 5-6 tane de kabul etmediğim iş teklifi vardı. Şu anki işimi ise şirketin kendi sitesinde doldurduğum bir genel başvuru ile buldum. Hiç biri torpil değildi,hiç birinde tanıdığım bir kişi bile yoktu.

IK üzerine çalışan bir yakınım var, kariyer.net için anlattığı şu: 1 ilana alakalı alakasız ortalama 1000 kişi başvuruyor, istenenlere uygun 100 kişi oluyor, bunlardan 20 tanesi ilk mülakata, 10 kişi eğer varsa 2. mülakata, 3-5 kişi de son mülakata çağırılıyor ve 1 kişi alınıyor.

Bir de yapılan bir araştırmada yaklaşık 27 mülakatta bir iş teklifi alıyormuşsun. Buna kariyer sitelerinden yaptığın başvuruları da katarsan 100 başvurundan sadece 1 tanesinde iş teklifi alacaksın. Bu aralar kriz olduğu için oranlar artmış olabilir. Ama bu moralini bozmasın, kriterlerini düşürmesin sen beğendiğin işlere başvurmaya devam et sonunda olacaktır....

Bir yazılımcı arkadaşımda şu an gayet iyi bir maaşla kariyer.net üzerinden bulduğu işte çalışıyor. Kendisi lise mezunu. Ortalama maaşı 4500 lira.

var. ben. kariyer netten hiç tanıdıksız buldum. hem de gayet sağlam işler bulabilirsin ama düzenli olarak takip etmeni öneririm. bi de tabi ne iş yapıyosan yaptığın işte iyi olmanı.

iki yıl önce, yüksek lisans yaparken ben başvuru yapmadan bir çok şirketten görüşmeye çağırdılar, kimisine gittim, kimisine gitmedim. bir kaç iş teklifi de aldım.okul var diye kabul etmedim. mezun olduktan sonra zibilyon tane başvuru yaptım, yaklaşık 200 iş görüşmesine gittim. bir sürü sınava girdim, bir tane bile teklif almadım. hala başvuruyorum, aramıyorlar bile. şu aralar veri girişi için bile aramıyorlar, öyle söyleyeyim.

ay lav kriz.

var. sıfır tanıdık ile, sadece "hemen başvur" button u ile. zor iş ama.

fedex-ups-dhl vb özel kargolar hızlıdır ama pahalıdır. ve gümrüğe takılırsa 300-400 antrepo ücreti diye süründürürler adamı.

devlet postasıyla göndersin arkadaşın, üzerine de değerini düşük göstersin. hediye de yazarsa çok iyi olur.
devlet postası ile gümrüğe takılsa bile en fazla ödeyeceğin ürün değerinin %10u.

www.amazon.co.uk
bunu dene. neyi getirip getirmedikleri yazıyor. getirmiyorlarsa da avrupadaki bir arkadaş vasıtasıyla kargo ücreti daha az olacaktır

amazon.co.uk'da yok malesef istediğim ürün.

devlet postası aklıma yattı fakat sözlükten biraz baktım, güvenilirliği tartışmalı gibi, ya postada kaybolursa yani. :P

bu arada ürün 100-110$ arası bir şey. gümrükte sorun olmaz heralde. (son olarak 150$a mı çıkarışmıştı kaça çıkarıldı o limit?) tabi adam bakıp bu 100$ etmez daha pahallıdır demezse. (faturası yanında olsa..) yine de keyfi midir bu olay.

cevap verenlere teşekkürler. amerikadan bir arkadaşa devlet postasıyla kargolatiyim ben o zaman.

tereddüt ediyorsan olur.

enerji kıvamında mı yani bu olay. kötü düşünmeyelim kötü olmasın gibi mi?

hayır, bu şeye benziyor, adamın birine dalacaksındır, ben bunu acaba yer miyim diye bakarsın, hani adamı yesen de, bir tarafların morarır. onun gibi bir şey.

sinüzit başlangıcı olabilir. 2 ay azımsanacak bir süre değil. bu şekilde doktor dahil kimse birşey söyleyemez. uygun bir zamanınızda doktora gidip gerekli testlleri yaptırın derim.

bildiğim kadarıyla baş ağrısının 100 den fazla sebebi var. tansiyon dahi olabilir yani. migren de ihtimal dahilinde.

sinüzitle ilgili bir bilgi vereyim ama. sinüzit ağrısında sanki beynin kafatasının içinde hareket ediyormuş gibi gelir. öne eğildiğinde falan acaip şiddetlenir ağrı ve zonklama şeklindedir. bende öyle oluyor en azından.

ben de de sinüzit var. bi üyenin de dediği gibi sinüzitin en önemli özelliği, eğildiğin zaman başına şiddetli bir ağrı girmesi. ha keza bu durum, dışarıdayken yüzüne rüzgar yediğinde de oluyor. 5 dk sonra başın ağrımaya başlıyor. migren sanırım çok daha şiddetli ve ilaçlarla geçecek bir şey değil. burada yorum yapmak ne kadar doğru olur bilinmez, sen iyisi mi doktora git. ben de geç gittim ve 3 hafta, günde zilyon tane hap aldım. aman sana olmasın. -_-

selam faideli bilgiler kardeş.
bahsettiğin durum bende de mevcut aslında. rastgele ortaya çıkıyor. ama dişle ilgili diyen arkadaşın haklı olma ihtimali çok yüksek. benim bir tane çok çürük vardı, onu çektirince azaldı aslında bayağı. şimdi haftada bir gün belki.

teşekkür ederim arkadaşlar, diş ve sinüzit ikilemindeyim. bikaç zamandır dolguyu bekleyen bir iki dişim vardı belki ondandır. bakalım deneyeceğim. dişten sonra da geçmezse detaylı bir çek up olacak artık.

sinüzit olamaz gibi geldi bana. haftada bir diyorsunuz, sinüzit tedavi edilmediğinde şiddeti artar öyle arada bir yoklamaz. gerilime bağlı başağrısı gibi sankii.son zamanlarda birşeye üzüldüysniz, ya da yoğun bir stres yaşadıysanız.
migren de muhtemel.
ama en iyisi bir nöroloğa ve kbb'ciye gitmek. zaten nörolog yönlendirir.

online film izlemek bence hiç güzel dğeil. bence torrent üzerinden tamamını indir ve öyle izle.

online film izleme işi bilmeyenlerin işi be abi. emule-torrent öneriyorum.

ama illaki online izlemek istersen

www.baglanbize.com
www.cinemaevi.com

bu 2si türk sitesi olarak bayağı iyi.

torret'i tabiki ben de yıllardır kullanıyorum. ama arada lazım oluyor.

btjunkie.org'daki torentlerin altında download etmeden film izlenebilecek online sitelerin linklerini veriyorlar. hiç uğraşmadım ama bir kaç yüksek seederlı torente bakarsanız bir kaç tane bulup tecrübe edebilirsiniz.

(git: 110957)

en ıyısı emnıyetın sıtesıne gırıp ordan sormak

e resmi üniformalara benzer üniformalarla bir kadını kaçırıp tecavüz etmişlerdi ya... nasıl güveneceksin ki resmi üniforma olup olmadığına? belki arabayı da çalmışlardır?

bildiğim kadarıyla sorarsanız göstermesi lazım.

değilse bile mantıken göstermeleri lazım.

resmi aracin gecerliligini bilmiyorum, ama uniforma yetmiyordur bence. bi ara polis kiyafeti giyip bardan kadin kacirip tecavuz etmislerdi. bu olayi hatirlatsaydiniz bunu diyen polise. gerci adi ustunde 'polis', ne kadar anlar bilmiyorum..

polis vazife ve salahiyetleri kanununda var bu zorunluluk.şimdi maddeyi hatırlamıyorum ama resmi veya sivil üniformadan bahsetmio.hatta polisin sana kimlik sormasının ön şartı kendi kimliğini göstermesi.

polis kılığındaki birkaç kişinin bardan bir kadını kaçırma olayından sonra gündeme gelmişti bu olay ve sizden kimlik isteyen polisten ilk önce siz kimlik isteyebilirsiniz demişlerdi fakat türk polisinin duyarlılığı düşünüldüğünde pek de sağlıklı ilerleyecek bir diyaloğa benzemiyor ki öyle de olmuştu. o olaydan sonra polise kimlik sorduğu için hastanede gözünü açan vatandaşa mikrafon tutulmuştu birçok kez.

POLİS VAZİFE VE SELAHİYET KANUNU

DURDURMA VE KİMLİK SORMA

Madde 4/A- (Değişik madde: 02/06/2007-5681 S.K./1.mad)

Polis, kişileri ve araçları;

a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,

b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,

c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,

ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,

amacıyla durdurabilir.

Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.

Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.

Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden fazla olamaz.

Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir.

Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez.

Bu Kanun ve diğer kanunların verdiği görevlerin yerine getirilmesi sırasında, polis tarafından gerekli işlemler için durdurulan kişiler ve araçlarla ilgili hükümler saklıdır.

Polis, görevini yerine getirirken, kendisinin polis olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilir. Bu kişilere kimliğini ispatlamaları hususunda gerekli kolaylık gösterilir.

Belgesinin bulunmaması, açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla ya da sair surette kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usûlü bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır.

Kimliğinin tespiti amacıyla tutulan kişiye, kimliği tespit edildikten sonra ve talepte bulunması halinde, bu amaçla tutulduğuna ve tutulma süresine dair bir belge verilir. Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma haline derhal son verilir.

Nüfusa kayıtlı olmadığı için kimliği tespit edilemeyen kişilerin nüfusa kayıtlarının temini için gerekli işlemler yapıldıktan sonra, 5 inci maddeye göre fotoğraf ve parmak izi tespit edilerek kayda alınır.

Kimliği tespit edilemeyen kişinin yabancı olduğunun anlaşılması halinde, 5682 sayılı Pasaport Kanunu ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.

eski seri kurtlar vadisi'nde şöyle bir sahne vardı.

iki tane polis yelekli ama sivil adam memati'nin yanına gelir:

- memati bey sizi merkeze almamız geerekiyor.
- sen kimsin?
- (yeleği gösterir) görmüyor musun?
- 26 milyona dikiyorlar o yeleği.
(polis çıkarır kimliğini gösterir)
- niye gidiyoruz merkeze?
- terzinin adı lazım.

göstermesi lazım mantıken. bi kere karşılaştım böyle durumda gösterdi. olmadı ismini soy ismini bağlı bulunduğu şubeyi öğren, dilekçe ile şikayet et.

Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununa göre polis kimlik sorarken vb. kendi kimliğini de göstermek zorundadır. Bu sadece polis olduğunu kanıtlamak için değil, aynı zamanda kendi şahsını beyan etmek içindir. Yoksa hukuka aykırı bir eylem yaptığı zaman neye göre şikayet edilecek. Bu yüzden kimlik göstermesi PVSK'ye göre zorunlu kılınmıştır.

peki soruya soru ekliyim.


polis durdurdu kimlik istedi, ben de dur önce bir soluklan yeğenim hatta önce sen bir göster dedim. o da başladı bağrınmaya lan çizerim seni, atarım seni içeri, hayatı dar ederim saydırıyor da saydırıyor. bende de vakit bol mesela. nereye nasıl şikayet edebilirim?
mesela ben mi onu merkeze davet etmeliyim? seni komiserine ya da üstündeki kişiye şikayet edcem, falan gibisnden? ne yapılabilir? hayır polisi polise şikayet etmek slkfjsdlf komik geldi?

bunun çözümü ne olabilir?

o üniformayı gidip diktiren, polis arabası çalan ya da arabaya polis arabası süsü veren adam kendine pekala gayet kolay sahte bir polis kimliği de düzenler. Bir anlamı yok bence polis görünümlü birine kimlik sormanın.

cedric

plakadan sikayetci olabilirmişim. bugun sadece 2 araba devriyedeymiş...

o da doğru adam çıkarır bir kimlik pvc kaplatmış falan. printerdan çıkardığı bir şey. sanki hayatım da çok polis kimliği gördüm de...

@ mrtks 2 saniyelik gösterdi ilk etapda ama hiçbişi göremedim tekrar bakayim derken olay zivanadan cıktı adam arabaya bindi diğer polis benle geldi konustu o anlatti bunlari.dedim belki sikayetci olucam adını sanınını bilmiyorum.ordan hala bagırıo beni mi sikayet ediceksin die plakami al fln dedi.seninde dedigin gibi sahte kımlık yapmak cok basit.

Diyelim polis kimlik gösterdi. O kimliğin sahte olmadığını nerden anlayacağız?

çakmak ile yak yanıyorsa sahtedir :p

cover yapmak suç değildir.

meşhur olup, o şarkı üzerinden para kazanmaya başlarsan dava açabilir ama basit birşey için kimse birşey demez, memnun bile olur bence şarkısının reklamını yaptığın için.

Sözkonusu şarkının bir değişiklik yapmadan 8 müzür(ölçü birimi bu) üzeri bir kısmını umuma açarsan; yani internete koyar ve yayınlarsan sana her türlü dava açmaya hakkı olur. Cover yapman halindeyse işin içine başka hesaplar giriyor onu tam çözemedim ben.

evet o sorun mevcut. türkiyede aynı eğitim seviyesinde 2 okul art arda yapamıyorsun. örneğin lisans programı bitirdin bir de şunu okuyayım dersen tecil ettirme şansın yok. aynı şekilde 2. yüksek lisansta da aynı sorun var. Tam emin olmamakla birlikte 2. yüksek lisansın yurtdışında bile olsa tecil hakkın olmuyor. dönünce asker kaçağı muamelesiyle askere alınıyorsunuz.
Hali hazırda okuduğunuz programın uzatma hakkını sonuna kadar kullanabilirsiniz, tecil etmek durumundalar.

bildiğim kadarıyla yüksek lisansdan sonra ilk celp döneminde askere alıyorlar. lisans sonrasındaki gibi tecil hakkı yok.

Filmler işinize yarar sanırım kısmen de olsa.

istanbul belgesellerinin bazılarında osmanlı dönemindeki çarşıların gösterildiğini hatırlıyorum. ama trt'de mi izledim yoksa national geographic ya da discovery channel gibi belgesel kanallarında mı hatırlayamıyorum. gerçi kanllar dışarıya arşiv açma konusunda ne derece duyarlılar bilemiyorum ama araştırmak sonuç verebilir.

ye$ilçam filmleri derim ba$ka bir $ey demem.

d & r mağazalarında 2.90 liraya siyah beyaz türk filmlerinin DVD'leri satılmaktadır.
Bence alıp seyredin.

www.facebook.com

işini görür umarım

zararlı değildir heralde çünkü onlar pişmiş çorbanın kurutulmasıyla yapılıyor. diğer paket çorbalar gibi yarı pişmiş değiller.

bu biraz nesquik mısır gevreğimidir nedir(hakkaten neydi yaw:S)sütsüzz yemek gibi bişeydir herhalde sanmamki zararlı olsun yinede sen suyla yap yaw nollur nolmaz :D

zararlı bildiğim kadarıyla.

onların zararlı olmasının sebebi monosodyum glutomat mı ne oyle bişey. tadı guzelleştirmek için koyuluyor çerçöpün içine. kısacası bence hazır corba hic bir şekilde tüketmeyin. reklam gibi olacak ama naturamax diye bişey var onun dışında.

naturamax mı? ilk defa duydum nerede satılır ki bu?

migroslarda var diye biliyorum naturamax.

Naturamax kıvamlı, bildiğiniz çorba. Toz değil yani.

Tüketin elbette ama abartmayın. MSG'den kaçış yok. Alerjik reaksiyonlar dışında kanıtlanan bir zararı da yok.

bozulmaması için bir sürü katkı maddesi koyuyorlar içine.

ben hiç kullanmadım kullanmıyorum valla. kendi kendine geçiyor başlıyor, ırsi bişey dokunmuyorum ben de.

deriyle ilgili pek çok ilaçta, tüy dökücü vb. önce vücudunuzun görünmeyen küçük bir kısmında deneyin, sorun olmazsa kullanın diyor. Olur da allerji vs. yapar da kötü bir görüntü olursa diye sanırım. Bunun benseri döken değil de çıkaran ilaçlar için de geçerlidir muhtemelen. Belki cildinizin bioxin e verdiği tepkidir. Sözlükte o başlığı incelediniz mi?

ketoral şampuanın endikasyonlarını bir oku sana uyuyorsa kullan

benzer birşey bende de var, ense taraflarında. önceleri doktor mantar filan olabilir dedi sonra test filan derken en son intihaplı hücre, yani sivilce demişti. çok korkunc birsey degil sonucta yapacak da cok bir şey yok. antibiyotik vermişti bana da bir sure sonra kullanmıyorsun tabi. bir de ketoral benzeri sampuanlar az da olsa işe yarıyor. o donemki ruh halime, yiyip içtiklerime gore takılıyor sivilceler. temizliğine dikkat ettigin surece yapacak bir şey olmayabilir.

benim doktor selsun blue şampuan vermişti bana. işe yaradı bende ama senin anlattığın kadar ileri değildi benim sorun sanırım...

Bizim bi arkadaşın da kafasında sivilceler filan çıkıyordu, çok iyi bir cildiyeciye götürdüm inceledi tam hastalığını hatırlamıyorum ama önce antibiyotik kullandırıp sonra da roaccutane kullanmazsan o bölgedeki saçların dökülür dedi, bizim arkadaş antibiyotiği 1-2 hafta kullandı sonra sıkıldı devam etmedi ve KEL OLDU. Aynı hastalık mıdır bilemem ama bir an önce doktora gidin derim...

be on top of the world: bulutların üstünde olmak, çok mutlu olmak öyle böyle değil.
get carried away: kendini kaybetmek. bi duygunun aşırı hissedilmesi durumu.
be thrilled to bits: çok memnun kalmak, tatmin olmak.

hepsi yakın anlamlarda ama bakarsan, iğerleri de bunlara benzerdir herhalde ama bilemyeceğim tam olarak. bi de şöyle bişey ver ayrıca burda da yok gerçi yazmadıklarım ama. kategoriler var filan.

www.thefreedictionary.com

birde lütfen
take sth with a pinch of salt ne demek tam türkçe çeviri nası yapılır?

serve you right: müstehak olmak
get somebody's act together: organize olmak, başarmak

www.seslisozluk.com

düzeltme & ek: take sth with a pinch: "she explained her trip to turkey but i took it with a pinch of salt" diye bir örnek gördüm. ingilizler birinin doğru söylediğinden şüpheleniyorsa bir tutam tuz ile alıyorlarmış bu bilgiyi. ama sanırım "salt" da bu idioma dahil.

3)zagıf'ın hem sözlük hem de bizler için en hayırlısı olduğunu düşünüyorum.

artık kayıt olduğunuz tarihe göre değil 10 entryi tamamladığınız tarihe göre sıranız belirleniyor. siz bu olay gerçekleşmeden önceki sıranızı ve gerçekleştikten sonraki sıranızı karşılaştırıyor olabilirsiniz. aslında şunu tam anlayamadım "5000 kişi var diye üşengeçlik yapıp 10 entrymi çok geç tamamlamıştım" demişiniz lakin eğer sistem değişmediyse 10 entry tamamlamadan sıranızı zaten göremiyorsunuz.

ikinci sorunuzdaki olayın olma ihtimali var ama öyle birşey olduğunda en arkaya atılmıyosunuz size bir uyarı geliyor diye biliyorum. "lanetin kalkacağı zaman" gibi bir geri sayım sanırım ve o zaman içinde sizden entrylerinizi düzeltmenizi bekliyorlar.

3)zagıf'ın

@sos fistik olsun mu


9. nesil olarak, 10 entry'mi kayıt olduktan çok sonra tamamladım. sıra belirleme sistemi değişmeden önce de 5000.ydim. daha sonra sistem değişti ve 25000. sıraya geriledim.

ben de diyorum ki, sırada bu kadar büyük bi değişiklik olması mümkün mü? bana pek mümkün gelmedi. acaba diyorum, sistem değiştikten sonra sıra bana geldi, ancak entry'lerim tam uygun olmadığı için doğrudan uçurmak yerine bana bi şans daha verdiler ve 25000. sıraya koydular.

söylediğin 1. olasılık gayet mümkün çünkü şuan onay bekleyen nesillerde 5000 9. nesil 11000 10. nesil ve 23000 11. nesil var önceki nesiller önemsenmeyecek kadar az. yani sen 10 entryni doldurduğunda kayıt sırana göre önünde 5000 kişinin olması istatistiksel olarak gayet mümkün ve 10 entrymi geç tamamladım diyorsun o halde 10. ve 11. nesiller önüne geçmiş demektir.

tekrar şans verme olayını potansiyel gördükleri ama birkaç entrysinde ufak sorunlar olan insanlara uyguluyorlar ve o da dediğim gibi "lanetin kalkacağı zaman" gibi bir uyarıyla yapıyorlar ve o zaman diliminde entrylerini düzeltmezsen hesabın siliniyor diye biliyorum.

daha ayrıntılı ve kesin bilgi için olan biteni bir gözden geçirirsen orada bir şeyler olacaktı.

şahsen 1 numarayla alakalı olduğunu düşünüyorum. zagıf'ın makbuldür.

Fareler ve İnsanlar
John Steinbeck

Ekşi sözlük okutunuz efendim. ben de o yaşlarda başlamıştım.

beyaz zambaklar ülkesinde - grigory s. petrov

hayvan çiftliği ve bin dokuz yüz seksen dört.

roald dahl yetişkinler için yazılmış öyküleri var.

twaylayt saga

Mustafa Kutlu'nun son beş öykü kitabından birisi. Özellikle de Uzun Hikaye. Anadolu'da geçiyor zaten. Peyami Safa'nın kitapları.

kesinlikle ve kesinlikle jonathan livingston seagull, yani martı

ince -hatta fotoğraflı olanını görmüştüm- ilgi çekici, okuması kolay, gaza getirici.

okulda aynı yaştaki öğrencilere okuttum. sonuç mükemmel.
sabahattin ali- kürk mantolu madonna.

Sol taraftaki aktif-inaktif-indirilen-gönderilen-toplam seçeneklerinden toplama basmadıysan ona bas istersen. Belki ondandır.

klasör ayarlarında gizli dosyaları göster seçeneği ? o da olmadı inen dosyalarda sağa tıklayıp dosyaları içeren klasöre bak.

torente sağ tıklayıp "dosyaları içeren klösörü aç" dersen bulunduğu dosyayı sana açacaktır.

tmmdr cok tesekkuler.

bakınızılı yere ara yapıyorsun:

(bkz: akıl)
(ara: akıl)

aynen yazdığın gibi yazarsan sözlük otomatik tanıyor.

evet de "akıl"a bastıklarında sol frame'de arasın istiyorum. normal bkz'la olmayan bir şey. kod cinsinden ya da buton cinsinden neyi şirinliyoruz, onu soruyorum?

edit: ben yazana kadar bir sürü cevap gelmiş. teşekkürler. bu kadar basit bir şey ama hiç aklıma gelmedi, utandım doğrusu.

boylesi durumlarda deneme-yanilma yapabilmek adina; yapmak istedigin seyi bi guzel yazdiktan sonra kendi kendine mesaj at veya son donemde cikan "kenarda dursun" tusunu da kullanarak ayni seyi yapabilirsin. aklinizda bulunsun.

30 liraya kadar çıkabilirim:)

30 liraya alacağın kulaklık hem dolmuşu sana dinletir hem senin dinlediğini dolmuştakilere hem de 4 ay sonra bozulur, can sıkar. 70 tl verip www.elmasepeti.com şunu al derim. bu marka hem kolay kolay bozulmaz hem de ses yalıtımı ve kalitesi gayet iyidir.

edit: bir üstteki postta 10-20tl ye sennheiserden bahsetmiş aband0ned. onlar çakma ürünlerdir. ucuzunu buldum diye aman atlamayın. sennheiserin piyasada çok fazla sahtesi mevcut.

ep 630 siyah 30 lira gold pc